Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI
[email protected]

BİR VATANDA ÜÇ MİLLET OLMAZ

23 Mayıs 2025 - 01:39

İnsanlarımızı ümmetin mazlum din kardeşlerine sahip çıkıyoruz diye kandırdılar. Ülkeyi bilerek göçmenistana çvirdiler. Kardeşim biz ümmetin mazlum çocuğuna sahip çıktığımız için değil, Fransız, Alman, İsveçli ve Avusturyalı çocuklar sabaha güzel başlasın diye mülteci işgaline uğratıldık. Almanya'da Hans, kahvesini yudumlarken, üçüncü dünya ülkelerinden kendisini korumuş olmanın güveniyle arkasına yaslansın diye biz mültecilerin yükünü çekiyoruz. Halen bunu anlamadıysak bize geçmiş olsun. Bu topraklar üzerinde emperyalistlere ameliyat yaptırırsak, Atatürk ve tüm şehitlerimiz bizi asla affetmezler.

Danimarkalı Anders, Türkiye denen uzaktaki bir ülkede tüm göçmenlerin tutulduğu güveniyle bütçesinin 5000 de biri kadar bir parayla sorunu savdığı için biz mülteci yükü çekiyoruz.. Yunan Yorgo, mülteci akınına uğrayıp da ülkesindeki kiralar 3 kat artmasın diye mülteci ile muhatabız. Kendi ülkesini kimliksiz insan topluluğu haline getirme pahasına, Avrupa'yı koruyan bir ülke buldukları için Avrupalılar rahat etmektedirler. İnsanlığı unutup kendi rahatlarını düşünen bu bencil toplumlar, bırakın Türkiye'ye teşekkür etmeyi, Schengen Vizesini bile bize çok görmektedirler. İşte kendini beğenmiş bu kibirli ve bencil insanlar konforlu yaşasınlar diye Türkiye mülteci kampına döndürülmüştür.

Kültürü ve sosyolojileri bize uymadığı gibi, bizim kültürümüzü dejenere eden, sokakları ve parkları kirleten, uyarıldıklarında toplu halde üstümüze hücum eden insanlara, İtalyan Giovanni, Fransız Jean-Pierre huzurlu yaşasın diye katlanıyoruz. Sınırdan içeri sokulan her kaçak, evden içeri alınan tüketici gibidir. Medeniyet oluşturmak kolay değildir. Anadolu da daha önce yaşayanlardan devraldığımuz medeniyet mirasını, koruyarak sonraki kuşaklara devretmek borcumuzdur. Farklı insanlardan oluşan toplulukların sosyolojileri, gelenekleri ve kültürleri de farklıdır. Bırakın buradan bir millet çıkarmayı, hazır millet olma vasıflarımız bile kaybolmaktadır.

Göç tehdidi altında bulunan diğer ülkelere baktığımızda, Ürdün kadar bile olamadığımız görülmektedir. Ürdün de bir Arap ülkesidir. Suriyeliler ile bizden daha yakın kardeştir. Onlar Suriyeli mültecileri ülke kültürüne intibak ve uyum kamplarına almışlardır. Eğitimleri tamamlandıktan sonra kademe kademe ülke içine bırakmışlardır. Türkiye de böyle yapması gerekirken, devlet disiplini içinde hareket etmemiştir. Sınırlar yol geçen hanına dönmüş, ipini koparan ülkenin her köşesine dağılmıştır. Sayıları kesin olarak bilinmeyen milyonlarca nüfus, ülkemize çok fazladır. Tarihimizi, kültürümüzü ve demografik yapımızı göz göre göre berbat ettik. Gelenlerin kendi ülkelerine bir hayırları olmadığı gibi, Türkiye'ye de bir hayırlarının dokunması mümkün değildir.

Suriyelilerin kasıtlı olarak Türkiye'ye göç ettirildiğini cümle alem bilmektedir. Şayet bunda bir kasıt yoksa, bu kuralsızlık kesinlikle bir cehalettir. Oysa başlangıçta sınırlardan içeri en fazla 200-300 bin kalifiye, nitelikli Suriyeli alınacağı konuşuluyordu.. Evdeki hessp çarşıya uymamıştır. Can güvenliği sebebiyle kaçarak gelenlerin, sınır ötesinde korunarak tutulmaları gerekirdi. Düşünün, Bangladeş kadar bile devlet kültürü ortaya konulamamıştır. Arakanlılar senelerdir Myanmar ile aradaki incecik bir şeritte tutulmaktadır. Onlar da Müslüman bir ülkedir. Türkiyenin yapması gereken, günde 2 öğün yemek vererek çadır kentlerde tutmak olmalıydı. Ya bu şartlar kabul edilir, ya da gider ülkeleri için savaşırlardı. Bunlar Ensar, muhacir adı altında asıl yurttaşlarımızı göçmen haline getirmişlerdir.

Hükümetin mültecilere konfor sağlamak gibi bir görevi yoktur. Ülkenin seçilmiş hükümeti olarak vergi mükellefi olan yurttaşlara hizmet etme sorumluluğu bulunmaktadır. Mülteciler asli yurttaşlarımızdan daha konforlu imkânkara sahip olurlarsa geri dönmezler. Zaten dönmemişlerdir. Ümmet kardeşliği yaygarası ile ülke darboğaza sokulmuştur. Yüksek enflasyon ve yüksek kiralar karşısında inim inim inlememiz bundandır. Söz konusu olan kardeşlik ise, Azerbaycanlı Türk kardeşimiz Karabağ'da katledilirken niye almadığımız sorgulanmalıdır. Bosna Hersek soykırıma uğrarken o soydaşlarımızı niye almadık? Bu sorunun cevabı da verilmelidir. Halbuki o nitelikli kardeşlerimizin alınması, kültürümüze uyum sağlar değer katardı.

Aklıma, sanki bir gizli güç bütün bu olanları, Türkiye'ye nitelikli ve Türklüğe yakın milletler göç etmesin ve demografik yapıya en azgın en hırçın toplumlar doldurulsun diye planlanmıştır. Boşnakları İsveç'e, Almanya'ya, İsviçre'ye Avusturya'ya alırken onları asimile ederlerken, Türkiye'ye verdikleri Araplar olmaktadır. Balkan müslümanları ve Ortadoğulular arasındaki kültür farkı uçurumdur. Onlar bunu gayet iyi bilmektedirler. Biliyorlar ki, Balkan toplumu çalışır üretir, tahrik dediğinde elde pala Allahuakbar diye kafa kesmezler. O sebepten iyi ve medeni olanı kendilerine, sorunlu olanları bize vermektedirler. Üstüne bir de Yunan Başbakanı açıklama yapıyor, parası neyse verelim de Türkler daha fazla mülteci tutsunlar diye. Bunlara böyle konuşacak ne güven verildi? Ne söz verildi? Kim verdi? Kimin adına verildi? Milletimiz bunu sorgulamalıdır.

Ülkeyi göçmenistan haline getirdikleri yetmiyormuş gibi, Terörörsüz Türkiye Projesi kapsamında devleti PKK karşısında savaş kaybetmiş gibi mütareke masasına oturtmuşlardır. Terör örgütünün Türkiye'yi soykırımcı olarak suçlamasına ve Lozan Antlaşmasına saldırılmasına ses çıkartılmamaktadır. Emperyalistler ve işbirlikçileri Anadolu'yu Türklerden temizlemek niyetindedirler. Bu milletimizin kabul edebileceği bir durum değildir. Önce fiili olarak ülkeyi işgal ettirdiler, şimdi fiili duruma uygun anayasa yapma peşindedirler. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir. İki hatta üç milletli devlet olmaz. Yani bir bedende üç gövde olmaz. Bir vatanda üç millet olmaz! Anayasaya uymayanlar ile anayasa yapmak mümkün değildir. Anayasa yapılması seçim sonrası oluşacak yeni Parlamentoya bırakılmalıdır.